7 Ocak 2023 Cumartesi  –  Milliyet Cadde  –  Alice

Yaşadığımız ülkenin kadim tarihini yeterince biliyor muyuz?

Nice medeniyete ev sahipliği yapan bu topraklardaki kazılarla ortaya çıkanların sergilendiği müzeleri geziyor muyuz?

Neredeyse neresi kazılsa tarihi bir eserin ortaya çıkacağı Anadolu topraklarından gün yüzüne çıkarılanları değil dünyaya, kendi insanımıza yeterince tanıtıyor muyuz?

Şimdiye kadar yetkililerin yaptıkları açıklamalardan İstanbul’da yaşayıp, İstanbul Boğazı’nı hiç görmeyen Topkapı Sarayı’na gitmeyen milyonlar olduğunu biliyoruz.

Türkiye’deki çoğu insan, 2 bin 300 yıllık tarihi eserlerin üstündeki The Museum Hotel Antakya’dan bi’haberken; The New York Times, ‘Dünyada Görülmesi Gereken 52 Yer’ listesine bu otelin adını yazdı.

Altı müze üstü otel

Daha önce de konakladığım altı müze, üstü otelin öyküsüne dair bazı haber ve yazı okumuşluğum vardı. Hatay’a bu gidişimde The Museum Hotel Antakya’nın CEO’su Sabiha Asfuroğlu Abbasoğlu’ndan dinledim, yıllarca önce çimento, demir depolama ve satış alanı olarak kullandıkları 17 dönümlük alana otel yapmaya kalkınca 10 yılda neler yaşadıklarını…

66 hissedardan toplanan arsada otel için hafriyata başlayınca, her yerden tarih fışkırması üzerine 66 çelik direk üstüne inşa ettikleri oteli açtıklarında babası Necmi Asfuroğlu’nun 66 yaşına girdiğini vurgulayan CEO, sözlerini şöyle sürdürdü:

30 bin eser müzede

“Babamın altına otopark yapmak istediği otelin arsası, Antakya’daki çoğu yer gibi ‘3. Derece Sit Alanı’. O yüzden müze denetiminde 29 sondaj kuyusu açıldı. Her kuyudan farklı arkeolojik eserler çıkınca, iş durdu. Sonra kazıya sponsor olmamız istendi. Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın denetiminde kazı başladı. Farklı üniversitelerden hocaların olduğu Danışma Kurulu kuruldu. 120 işçi, 35 arkeolog ve beş restoratör mimarla başlayan kazılar bir yıl sürdü. 30 binden fazla eser bulunup, müzeye teslim edildi.

‘Proje 17 kez değişti’

Mimar Emre Arolat’ı davet ettik. Emre Bey, alanı gördükten sonra, arkeolojik kalıntıların olmadığı yerleri belirleyerek, 66 bacak üstüne müze ve otel girişi ayrı bir proje çizdi, ama arkeolojik kalıntılar yüzünden proje 17 kez değişti. Kazı başladıktan otelin açıldığı güne kadar geçen sürede maddi, manevi büyük emek harcandı. Beş yıldızlı, 200 odalı bir otel yapmak için çıktığımız 10 yıllık çileli yolculukta, şehrimize ve ülkemize M.Ö. 3. Yüzyıla kadar uzanan tarihi eserlerin gün ışığına çıkmasına ve korunmasına vesile olmak, bize büyük güç verdi. Ülkemizden ve dünyanın pek çok yerinden insanların müzede bir gece geçirmeyi deneyimlemek için otelimize gelmesi gurur kaynağımız oldu.”

MÜZEDE BİR GECE

Arkeolog-işçi aşkı Ferhat’la Şirin gibi!

Ferhat’ın aşkı Şirin için dağı deldiğini gören yok, ama bu efsaneye inanan çok… Antakya’daki müze ve otel kazısında da Ferhat’ın Şirin için Elma Dağı’nı delmesi gibi, kimsenin cesaret edemediği kazıyı 40 gün tek başına yapan aşık bir işçi var. Ferhat’la Şirin kavuşamadı, ama 20’li yaşlardaki kadın arkeologla, 30’lu yaşlardaki işçinin ‘mutlu son’la biten aşkının tanıkları var. Sabiha Asfuroğlu Abbasoğlu onlardan biri ve şöyle anlattı, aşkın insana neler yaptırdığını:

“Otelin kolonları için açılan temelde bir başka mozaiğin ucu çıktı. Üst katmanda bulunan dünyanın en büyük tek parça taban mozaiğini koruyarak, altındakinin boyutunu tespit etmemiz gerekiyordu. Bu amaçla son derece dar, herkesin girmeye cesaret edemeyeceği tüneller kazıldı. İşçilerden sadece biri bu tünellere girmeye cesaret edebildi. Sebebi ise kazı alanının başında bekleyen arkeoloğa platonik aşık olmasıydı. Kendini beğendiği kişiye gösterebilmek ve kanıtlayabilmek için işe gönüllü oldu. Tek başına yaptığı kazı 40 gün sürdü ve M.S. 2. Yüzyıla ait Pegasus mozaiğini ortaya çıkardı. Birlikte çalışmaya başladıktan sonra platonik aşk, karşılıklı aşka dönüştü ve kısa bir süre sonra da evlendiler.”

GÜNÜN SÖZÜ

“Bazen kanıtlayamasak bile gerçeği biliriz.” (Robert Ludlum)