29 Kasım 2022 Salı  –  Milliyet Cadde  – Alice

Hafta sonunu Afyonkarahisar, Sandıklı’da patates tarlaları arasındaki 375 oda ve bin 100 yataklı May Thermal Resort&SPA’da geçirdim. Çünkü 32. Miss Model Of Türkiye (Türkiye Mankenler Kraliçesi) bu oteldeydi, ben de jürideydim.

İnsanların, ünlü bir giyim markasının ‘Cuma indirimi’ne nasıl hücum ettiklerine dair görüntüler ve haberlerin medyaya yansıdığı gün, iki kişilik oda fiyatı bin 400 TL olan (Oda, kahvaltı, akşam yemeği) otel tıklım tıklımdı. Kasım ayının son haftasında oteldeki müşteri sayısı 850 civarındaydı…

MANKENLER KRALİÇESİ SANDIKLI’DA SEÇİLDİ

Otelde konaklayan kadınlar, yarışmaya katılanlara bayağı ilgi gösterdi. Çünkü ‘kraliçe’ adaylarının kiloları 52 ile 61, en kısaları 1.65 cm., en uzunları 1.81 cm. boyundaydı. Asansördeki iki kadından birinin, üç yarışmacıya, “Biz de eskiden sizin gibi zayıftık, gençliğinizin kıymetini bilin” demesi bana ilginç geldi.

Miss Model Of Türkiye Başkanı Barbaros Yüksel’in jüri başkanlığını yaptığı yarışmada Şuheda Erkoç, 32. Türkiye Mankenler Kraliçesi seçildi. 2021’in kraliçesi Melisa Dicle Gökhan’ın tacını devrettiği, Samsun 19 Mayıs Üniversitesi Spor Bilimleri mezunu, 1.81 cm. boyunda ve 23 yaşındaki Şuheda Erkoç, önümüzdeki yıl Miss Model of The World’de Türkiye’yi temsil edecek.

14 kişilik jüri, 17 yarışmacı arasından Elif Su İzci’yi ‘1. Nedime’, Nur Sarı’yı ‘2. Nedime’, Elif Sarıyar’ı ‘3. Nedime’ ve Tuba Özkan’ı da ‘4. Nedime’ seçti. Nur Sarı, ayrıca ‘Basın Güzeli’ oldu.

OKSİJENİ BOL KÖYÜN KISA ÖMÜRLÜ HALKI

Her seyahate çıkarken yanıma bir veya iki kitap alırım. 32. Miss Model of Türkiye Yarışması için uçakla Isparta’ya, oradan kara yolu ile Afyonkarahisar’ın Sandıklı ilçesine giderken aldığım seyahat kitabı, eczacı ve şarkıcı Attila Atasoy’un gezdiği ülkeleri anlattığı ‘Düş Peşime’ydi…

Atasoy’un yeni yerler görmek, yeni kültürleri tanımak, bilgilenmek ve bilgilenirken eğlenmek için gitmediği yer yok.

‘Yalnız, cesur ve özgür gezgin’ Atasoy’un kitabında gördüklerini ve yaşadıklarını anlattığı yerlere bakar mısınız?

Demokratik Kongo, Brezilya, Amazonlar, Abu Dabi, Dubai, Borneo, İzlanda, Peru, Moğolistan, Borneo, Bolivya, Patagonya, Seyşeller, Kanada, Ekvator, Kuveyt, Alaska, Çin, Laponya, Galapagos, Küba, Gambia, Maldivler, Hawaii, Japonya, Papua Yeni Gine, Guatemala, İsviçre, Filipinler, Uganda, Venezuela, Nikaragua, Cagliari, Sardinya, Kişinev, Laos ve Myanmar.

Nerede varlıkları bilinen ilkel bir kabile varsa neredeyse hepsiyle tanışan Atasoy’un kitabından aktarılacak o kadar çok ilginç konu var ki, seçmekte zorlandım. Onlardan en çarpıcı olanı tercih ettim.

Attila Atasoy’un ‘Brezilya ve Dünyanın Akciğeri Amazonlar’ bölümünde ‘Oksijeni Bol Köyün Kısa Ömürlü Halkı’ başlığı altında yazdıkları şunlar:

“Dünya oksijeninin yüzde 20’sini üreten bir yerde yaşarsanız, ‘Kolay kolay ölmem’ dersiniz değil mi? Ama öyle değil işte… Rio Negro kıyısındaki Tehapiri köyünün siyahi yerlileri, hayata erken başladıkları için diyorlar, 65-67’sinde göçüyorlarmış bu dünyadan. Ee, bazıları da bu ormandaki tek vahşi memeli, aç kalmış jaguarlara yer oluyormuş. Yiyeceklerinde palmiye ağacı yağı kullanıyor, patates benzeri Manoic bitkisinin yumrularından ekmek yapıyorlar, balık yiyorlar. Daha ne olsun ey ekolojik tarımcılar duyun!”

Sizi bilemem, ama benim bugüne kadar okuduklarım ve duyduklarım eşliğindeki inancım şuydu:

Bir yerin oksijeni ne kadar çoksa, bu insan sağlığı açısından o kadar iyi…

Demek ki bol oksijen tek başına uzatamıyormuş insan ömrünü…

GÜNÜN SÖZÜ

“İnsanlar başaklara benzer, içleri boşken başları havadadır, doldukça eğilirler.” (Montaigne)