MİLLİYET – 16 TEMMUZ 2014 ÇARŞAMBA – ALİCE
Eski model olan ve bir yandan eşinden miras kalan şirketleri yönetirken sanatla da bağını koparmayan Yunan jet sosyetesinden Della (Veria) Rounick, Mykonos’taki yazlığında bir Türk ressam uğruna parti verecek.
2002’de “Bu Yüzden” adlı otobiyografisini yayımlayan, 2005’te “Bir Yalan Kadar Güzel” adlı romanını çıkaran ve halen iki yeni romanın yanı sıra “Map Of My Life” adlı bir resim üstünde çalışan Della Rounick, Ahmet Güneştekin’in resimlerini sevenlerden.
İstanbul Şişhane’deki atölyesine gelip kışın yaşadığı Atina’daki, sonbahar ve baharları geçirdiği New York’taki evi için Güneştekin tabloları alan Rounick, çağdaş Türk resminin dünyada parlayan yıldızını 17 Temmuz’daki partide dostlarıyla tanıştıracak.
Ahmet Güneştekin bu noktaya nasıl geldi?
İsterseniz bunu da Galeri Baraz’ın sahibi Yahşi Baraz’dan dinleyelim:
“Ahmet Güneştekin’in resimlerini ilk gördüğümde yurtdışına açılacak bir sanatçı olduğunu anlamıştım. Çünkü Türkiye’de yapılmayanı yaptı. Osman Hamdi’den gelen bir gelenek; ressamlarımızın eserlerinde hep dünya sanatçılarının etkisi vardı. O yüzden de 150 senelik Türk resim sanatı, dünya müzelerinde kabul görmedi. Avrupa’yı taklit etmeyen, Anadoluuygarlıklarından yola çıkarak özgün eserler üreten Ahmet Güneştekin bunu değiştirdi. Beklenmeyen bir çıkış yaptı ve Marlborough Gallery’nin dikkatini çekti. 400 önemli koleksiyoncu var dünyada. Onların portföyüne girmek çok önemli. Güneştekin, Marlborough’un da desteğiyle bunu başardı.”
Güneştekin’i dünya tanıyor, yaptığı eserler büyük ilgi görüyor.
Şişhane’deki Anadolu medeniyetlerinden beslenerek yaptığı özgün resimler Monte Carlo, Barcelona, Madrid, Londra ve New York’un en önemli sanat galerilerinde sergileniyor ve ciddi fiyatlara satılıyor.
Çağdaş Türk resminin dünyada parlayan yıldızı Türkiye’de yeterince tanınmıyorsa bu kimin kusuru?
Biraz geç oldu ama bu yazıyla üstüme düşeni yaptım.
“Popüler kültür yazarı” olarak bundan böyle, Güneştekin gibi “yüksek sanat”ın dünya starları olma yolunda koşar adımlarla ilerleyen Kutlu Ataman ve Taner Ceylan gibi Türk ressamlara elimden geldiğince destek çıkma kararı aldım.
BU DA KILIÇDAROĞLU USULÜ DEMOKRASİ!
CHP’nin eski yöneticilerinin Ekmeleddin İhsanoğlu’na destek amacıyla katıldıkları CHP Grup Toplantısı’nda Genel Başkan Kemal Kılıçdaroğlu’nun söyledikleri ilginçti.
Kılıçdaroğlu, önce İhsanoğlu’na oy vermeyi düşünmeyen CHP’li muhaliflere çattı:
“Adam gibi tıpış tıpış sandığa gideceksiniz. Oyunuzu kullanacaksınız.”
Kılıçdaroğlu, “tatilciler” ve “tuzu kurular”ı da unutmadı:
“Tatil elbette ki hakkınız. Masalarda oturup ben oy kullanmayacağım diye ahkâm kesmek demokrasiye inanmamaktır. Bir gün gelir, sıra size de gelir. Tatil yapmanız engellenir. Sandığa gideceksin. Şakası makası yok, Ekmeleddin İhsanoğlu’na oyunu vereceksin.”
Söylediklerinin önemini vurgulamak için mi yoksa öfkesinden mi bilmiyorum, bazı cümlelerin sonunda yumruğunu kürsüye vuran Kılıçdaroğlu, konuşmasını şu sözlerle noktaladı:
“Sıradan bir seçim değil bu. Nasıl bir Türkiye istediğinin seçimidir. Demokrasi mi güçlensin, tek adam rejimine mi geçelim? Ya demokrasi ya totaliter rejim?”
Demokrasiye gönülden inanmış biri olarak “Darbe”ye de “Tek adam rejimi”ne de karşıyım.
Ancak Kılıçdaroğlu’nun, “Oy kullanmayacağım deyip sandığa gitmemek demokrasiye inanmamaktır. Tıpış tıpış sandığa gideceksin, şakası makası yok, Ekmeleddin İhsanoğlu’na oy vereceksin” söyleminin de demokrasiyle bağlantısını kuramadım.
Demokrasi, liderlerin siyaset için her şeyi söylediği, seçmenin ise kararını hür iradesiyle verdiği rejimin adı değil mi?
Demokrasinin tanımı değişti de benim mi haberim olmadı?
O zaman ya Kılıçdaroğlu’nun “demokrasi” anlayışı bu ya da karşı olduğu rejimin dilini kullanmaya başladığının farkında değil.
SETTE KIRDIĞI BARDAK YEŞİLÇAY’IN AYAĞINI KESTİ
Nurgül Yeşilçay, konsomatrisi canlandırdığı “Gece” filminin İzmir Basmane’deki pavyon çekimlerinde rol gereği kızıp, yere attığı bardağın mağduru oldu. Erden Kıral’ın son filminde Yeşilçay, rol gereği önce bardağı fırlattı, sonra da kendisini kızdıran kişinin üstüne yürüdü. Yeşilçay’ı hastanelik eden kaza da işte bu sırada oldu. Oyuncu çıplak ayakla rol yaptığı sahnede, bardağın bir parçasının yoluna düştüğünü fark edemeyince üstüne bastı. Bir anda kanlar içinde kalan Yeşilçay, set ekibince hemen hastaneye kaldırıldı. Doktorlar, Yeşilçay’ın ayağına dikiş attı, Erden Kıral da seti paydos etti. Yeşilçay’a geçmiş olsun diyor, acil şifalar diliyorum.
GÜNÜN SÖZÜ
“Okşayan elin kıymetini bilmeyenler, tekmeleyen ayağı öperler.”