MİLLİYET CADDE – 12 AĞUSTOS 2013 PAZARTESİ  –  ALİCE

Kurt gibi puslu havayı bekleyip ava çıkanlar, kraldan çok kralcılar, durumdan vazife çıkaranlar… Yakışıyor mu bunlar 21. yüzyıl Türkiye’sine?

Türkiye’nin nasıl bir iklimin etkisi  altında olduğunu görmek ve göstermek için akademik bir  çalışmaya ya da binlerce denekli bir araştırmaya gerek yok… Çünkü her şey ortada… Olan biten gariplikleri alt alta sıraladığınızda şöyle bir tablo çıkıyor karşınıza…
Kurt gibi “puslu hava”yı bekleyip ava çıkanlar, aymazlığa soyunanlar, kraldan çok kralcılar, durumdan vazife çıkaranlar gırla…
Örnek mi?
Rock grubu Duman’ın başına gelenler.
Grubun solisti Kaan Tangöze, Altınoluk konserinde şöyle anlattı yaşadıklarını:
“Kendisini seviyor muyduk bilmiyorum, ama ilk defa bizim kanalımıza girdi. Otelimizi, her şeyimizi ayarlamışız. TBMM Başkanı Cemil Çiçek’le aynı otele denk gelmişiz. Demiş ki, ‘Ben     Duman’la aynı otelde kalmam’. Haliyle bizi attılar. Çiçek iyi bir adamdır, bence         danışmanları yapmıştır.”

Cemil Çiçek’i  kullandılar
Bu iddiayı yalanlayan Cemil Çiçek’in basın danışmanı Rüçhan Akıncıoğlu, “TBMM Başkanı otelde değil, evde konakladı” dedi.
Çok fazla siyasetçi tanımam, ama Cemil Çiçek’le danışmanı Rüçhan Akıncıoğlu’nu biraz tanırım. Konakladıkları otelden Duman’ı dışarı attıracak insan değil hiçbiri…
Yalanladılar da bu iddiayı…
Ama bu yetmez…
Adlarını kullanıp Duman’a kapıyı gösterenlere sormalılar bunun hesabını…

RTÜK Başkanı da dertli
Sigara ve içki reklamına getirilen yasaklardan sonra ekranlardaki buzlanma son zamanlarda tablolara bile sıçradı. RTÜK Başkanı Davut Dursun bile, “Bazı film ve dizilerde tablodaki kadın görüntüsünün buzlanmasını RTÜK istemiyor. Kanunumuzda böyle bir madde yok, ama yayıncı yapıyor. Bu da onların editöryal tercihi” dedi ve buzlanmanın ekranlarda çirkinlik yarattığını itiraf etti.
RTÜK Başkanı’ndan kamuoyuna dert yanmasını değil, “kraldan çok kralcılar”a ve “durumdan vazife çıkaranlar”a fırsat bırakmayacak hamleler yapmasını beklerdim.

Oteldeki utanç perdesi 
Ya Nadide Sultan’ın sazlarına Düzce Akçakoca’da reva görülen muameleye  ne demeli?
Akçakoca Sky Tower Otel’de düzenlenen kadınlar matinesinde sahneye çıkan Nadide Sultan’ın orkestrası erkek, yani “namahrem” diye masa örtülerinden paravan çektiler önlerine…
Nadide Sultan gibi konservatuvar eğitiminin üstüne master yapmış bir şarkıcı nasıl olur da izin verir buna?
Orkestranın elemanlarının konser parası uğruna kendilerine yapılan bu ayıba izin vermesi kadar Nadide’nin herkesin görüşüne saygı duyduğunu açıklaması da sorunlu…
Elbette ki her görüşe saygı duymak gerekir.
Birileri kadınlar matinesinde erkek müzisyen görmek istemeyebilir.
Bu, katılmasam da saygı duyacağım bir görüştür.
Böyle düşünen insanlardan beklenen, kadınlar matinesine kadınlardan oluşan müzisyenleri çağırmasıdır.
Bunu yapmak yerine, erkek müzisyenlerin önüne böyle bir utanç perdesinin çekilmesi, karşı görüşün yaşam alanına açık bir müdahaledir. Bunun saygı duyulacak hiçbir yanı yoktur.
“Vardar Ovası” türküsü için Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç’ın söylediğine ve sonrasında yaşananlara girmiyorum bile…
Yakışıyor mu bunlar 21. yüzyıl Türkiye’sine?

ÖZRÜ KABAHATİNDEN BÜYÜK

Oprah Winfrey, Amerika’nın en çok kazanan TV yıldızı… Forbes’a göre 2.7 milyar dolar  kişisel serveti…
Oprah’ın dostu Tina Turner’ın düğünü için gittiği Zürih’te ırkçı muameleyle karşılaşması düşündürücü.
Toris Pommes’ın vitrininde gördüğü bir çantayı alıp, incelemek isteyince satış görevlisi, “Sizin paranız yetmez o çantayı almaya” deyip, reddetti önerisini.
Değil o çantayı, mağazayı bile satın alacak ekonomik güce sahip olan Oprah, görevliyle tartışmak yerine terk etti orayı ve şovunda anlattı gördüğü ırkçı muameleyi.
Bunun üzerine Toris Pommes’in sahibi Trudie Goetz’in yaptığı şu savunma şaşırttı beni:
“Ortada bir ırkçılık yok. Sadece iletişim problemi var. Satış görevlimiz İngilizce konuşuyor, ama Oprah kadar iyi değil.”
Hem dünyanın parasına marka çanta sat, hem İngilizce’yi çat-pat konuşan eleman çalıştır.
Ayrıca ne alakası var, bu diyaloğun perfect İngilizce’yle?
Müşteri diyor ki, “O çantaya bakabilir miyim?”
Madem ki henüz sökemedin İngilizce’yi, al vitrinden o çantayı ver müşteriye. Niye tipine ve ten rengine bakıp, “Senin paran yetmez o çantayı almaya” diyorsun müşteriye?
Satış görevlisi Oprah’ı tanımamış olabilir, ama bir insanın ten rengine bakıp, onun satın alma gücü hakkında karar veriyor olmasının savunulacak bir yanı yok.

GÜNÜN SÖZÜ
Cesaret ileri gitmekle, korku geride durmakla gelişir. (Publilius Syrus)