MİLLİYET – 11 OCAK 2016 PAZARTESİ  –  ALİCE

Türkiye’nin kronik sorunlarından biri de kurallara uymamayı alışkanlık haline getiren uydu kanalları… Aldıkları onca para cezaları bile bu kanalların sayısını azaltmadı, aksine artırdı. Türksat 4A uydusunun hizmete girmesinden sonra yaşanan bu sorunu, şöyle özetliyor işin uzmanları:

“Türksat 4A’dan bir veya birkaç transponder kiraladıktan sonra bu alanı multiplex sistemiyle bant genişliğini daraltıp 30 civarında kanala kiralayan platformlar var. Sorun da burada başlıyor. Yasal sorumluluk platformlarda, ama uyduya taşıdıkları onca kanalın içeriğini kontrol edemiyorlar. Türksat da kazandığı para nedeniyle olsa gerek bunlara müdahale etmiyor.

Bu kanallar, tele market lisansları olmadığı halde ‘bitkisel ürün’ adı altında ruhsatsız cinsel performans ürünleri pazarlıyor. Internetten indirdikleri yerli veya yabancı filmleri hiçbir izin almadan ve telif ödemeden yayınlıyorlar. Resmi makamlar bu kanallara ceza verdiği zaman da pek bir şey farketmiyor. Çünkü bu kanalların çoğu, gerçek sahiplerinin değil çaycıların üstüne. Adamlar logo değiştirip yayınlarını sürdürüyor.”

Mevcut durum özetle bu. Aslında sorun da belli, çözüm de… Türksat, kanunları ve insan sağlığını yok sayan kanalları anında uydudan çıkaracak.

WASHINGTON, DC - JULY 23: Donald Trump listens at the Trump International Hotel Washington, D.C Groundbreaking Ceremony at Old Post Office on July 23, 2014 in Washington, DC. (Photo by Paul Morigi/WireImage)

DONALD TRUMP, ABD BAŞKANI OLURSA…

Haftalardır manzara aynı. Ne zaman internetten Amerikan medyasına girsem, onca Başkan adayı arasından sadece bir kişi sürekli manşetlerde.

Donald Trump, henüz Başkan adayı bile değil. Cumhuriyetçi Parti’in adaylarından biri. Cumhuriyetçi Parti, Trump’ın da olduğu adaylardan birini seçecek, o kişi Demokrat Parti’nin adayıyla yarışacak ve kimin başkan olacağına seçmen karar verecek.

ABD medyası, anketlerde partisinde açık ara önde olduğu için mi şimdiden “Başkan” muamelesi gösteriyor Trump’a?

Bu da nedenlerden biri olabilir, ama asıl etken Trump’ın kendisi.

Çünkü Trump, her gün manşetlik açıklamalar yapıyor.

Gün geliyor, Obama’nın eski Dışişleri Bakanı ve şimdilerde Demokratik Parti’nin Başkan adaylarından Hillary Clinton’un IŞİD’i yarattığını söylüyor.

Gün geliyor Obama, ABD’de bireysel silahlanmayı zorlaştıran kanunlar çıkarınca, “Ben Başkan olunca, Amerikalıların düşmanlardan kendilerini koruyabilmeleri için bireysel silahlanmaları önündeki tüm engelleri kaldıracağım” diyor.

Başkan seçilmesi halinde Müslümanlara Amerika’yı yasaklayacağını açıklayan Trump, bu tür aykırı fikirlerini söyledikçe artıyor popülaritesi.

Başkan Trump’ın ayak sesleri bunlar sanki.

Ama Allah’tan ilkeli biri değil Trump.

Baksanıza siyaset yolculuğunda çizdiği zikzaklara.

Siyasete 1987’de Demokratik Parti’yle başladı. Sonra Reform Partisi ve yeniden Demokratik Parti. Bir dönem bağımsız siyaset yaptıktan sonra Cumhuriyetçi Parti’ye geçti.

Bir yıl sonra şöyle bir dünya düşünün:

ABD’de Müslüman düşmanı Başkan Trump, Rusya’da Türk düşmanı Putin, Kuzey Kore’de herkese düşman Kim Jong-Un.

Hepsi birbirinden milliyetçi ve diktatör.

Al sana Bermuda şeytan üçgeni, al sana 3. Dünya Savaşı!

GÜNÜN SÖZÜ: “Başınıza gelmesinden korktuğunuz şeyleri fazla düşünürseniz gerçekleşme ihtimalini arttırırsınız. Bilimde buna ‘ters çaba kuralı’ denir.”